24 Şubat 2010 Çarşamba

TURİSTLER İÇİN DEĞİL FUTBOLSEVERLER İÇİN MONTPELLIER

Elif DURGUN


Montpellier… Fransa’nın güneyindeki bir Akdeniz şehri ve bu şehrin şampiyon takımı. Tam 11 kez lig şampiyonu olmuş, 9 kez Fransa kupasını, 5 kez de lig kupasını kazanmış ve 1 kez de Şampiyonlar Ligi şampiyonu olmuş bir takım. Bu yarı Katalan şehrin insanlarına spor ve başarı diyecek olursanız, hiç kuşkusuz yukarıda sayılan tüm başarıları yakalayan hentbol takımlarından bahsedeceklerdir. Ama şu sıralar işin rengi, şehirde değişmiş durumda.
Çünkü Ligue 1’da şmpiyonluğa doğru yürüyen bir takım var. Sonunu getirebilecek mi bilinmez ama ülkede 8 yıl süren Lyon hakimiyetinden herkes rol çalmaya başladıktan sonra neden Montpellier’de bunu başarmasın.
Eğer kulüp tarihini araştırmaya başlarsanız 1974 yılı sizi şaşırtmasın. Turuncu-mavililerin bundan çok daha eski bir tarihi var, sadece birçok Avrupa kulübünün yaşadığı gibi bu tarihte bir rejenerasyona girmiş bir kulüp.
74’ten sonraki 10 yıl ligler arası gelgitler yaşayan takım, 1.lige kapak attığı 87-88 sezonundan sonra 2000’e kadar da zaman zaman kupalar, büyük şampiyonalar ve büyük oyuncular gördü.
Aslında Montpellier sadece ligler arası değil genel anlamda da çok gelgit yaşayan bir takımdı.
2000’de tekrar 2. ligin yolunu tutan takım, 1 yıllık hava değişiminin ardından gelecek 3 yılı 1. lige tutunmaya çalışarak geçirecekti.Sonunda 2003-2004 sezonu gösterdi ki, Ligue 1’in en zayıf halkası Montpellier’di.
2006 – 2007 sezonunda aldığı sonuçlarla hızla 3. lige doğru ilerleyen turuncu-mavililerde dümenin başına Rolland Corbis’in geçmesiyle önce kötü gidişe dur denecek, sonrasında yükseliş dönemine geçilecekti. Geçtiğimiz yıl, Lens’in arkasından 2. olarak Ligue 1’a dönen Montpellier’de değişim rüzgarları esiyordu. Corbis takıma veda ederken Rene Girard merhaba diyordu.
İntertoto ve Kupa Galipleri Kupası oynadıkları ya da, Eric Cantona’nın, Laurent Blanc’ın, Carlos Valderama’nın forma giydiği dönemlerde dahi dikkat çekmeyen bu küçük kulüp şimdilerde futbolseverlerin ilgisine maruz kaldı.


Şu anki başarılarının sırrını takımın patronu Rene Girard bir röportajında hem gerçekçi hem de en sade şekliyle özetlemiş aslında: sahada kalmanın ya da mücadelenin en basit şekli sadelikten geçiyor. Çok atletik ve güçlü oyuncularım yok ancak birbirleri arasındaki koordinasyon ve hareket kabiliyeti bizi ayakta tutuyor. Önemli olan takımdaki herkesin oyuna katılıyor olması.
Montpellier’in bu başarısı şehir insanlarını da stada çekmiş durumda. 2. ligdeyken ortalama 10 bin kişiye oynayan takım, şimdilerde 33 bin kişilik statta ortalama 16 bin taraftarı önünde oynuyor. İlk yarı 1-2 gollü farklarla 15 galibiyet alan turuncu-mavililer, ilk yarıda kaybettiği karşılaşmaların rövanşlarını da almaya başladı. İlk kurban da Marsilya oldu. Takımı sırtlayan oyuncuların başında hiç kuşkusuz golcüleri Victor Hugo Montano geliyor, ki Kolombiyalı oyuncu 2 yıldır bu formayı giyiyor. Kaptanlar Nenad Dzodic ve Romain Pitau da takım için önemli isimler.
Acaba bu sıcak Akdeniz şehrinin futbol takımı hentbol takımı kadar başarılı olabilecek mi? Belki şampiyonluğa kadar gidemeyebilirler ancak gelecek yıl Avrupa şampiyonalarına renk katabilirler.

Hiç yorum yok: