Elif DURGUN
Geçtiğimiz haftalarda, Avrupa futbolunun hatrı sayılır iki ismi futbolu bıraktıklarını açıkladılar. Bayern Munich ve Fransa Milli Takımı'nın emektar defansı Willy Sagnol ve Danimarka'nın futbola armağan ettiği en başarılı isimlerden, nâm-ı diğer 'mezar kazıcı' Thomas Gravesen... İki isim de yaşadıkları sakatlıkların talihsiz kurbanları oldu.
Sagnol, aşil tendonundan geçirdiği sakatlığı atlatıp, zoru başararak sahalara dönmenin planlarını yapıyordu ama başaramayacağını açıkladı. Gravesen ise, 2007'de yaşadığı sakatlıkların etkisini atlatmış olsa da forma şansı bulamadığı için kariyerine teknik direktör olarak devam etmek istediğini...
Oysa 30'larının henüz başlarında bulunan iki oyuncu da kariyerleri boyunca birçok başarıya imza atmıştı.
İşte bu iki isim gibi talihsizler sonucu futbola zamansız, genç, bazen çok genç yaşta veda eden 'başka' isimler kimlerdi? Böyle bir soruya karşılık yüreğinizi sızlatan ilk isim kuşkusuz Sebastian Deisler olur herhalde...
Henüz 27 yaşındayken, yaşadığı sakatlıkların üzerine, endüstriyel futbol çarklarına bağlı olarak depresyonla da boğuşan ve emekliliği seçen Alman oyuncu, 9 yıllık profesyonel kariyeri boyunca 36'sı milli olmak üzere sadece 172 maçta oynayabilmişti. Sebastian Deisler yıldız futbolcu yetiştirmekte sıkıntı yaşayan ve bu yolda Polonyalı, Türk ve hatta Ganalı'ları milli takımına katan Almanlar için 2000'lerin başında dünyaya sunabilecekleri yegane süper yetenekti. Deisler, Alman futbolunun aradığı taze kandı ama O'nun aradığı şey yaşadıklarından çok farklıydı. Genç oyuncu dayanamayıp vazgeçtiği futbol hakkında, "eksikliğini çektiğim oyun, benim bıraktığım şeyden çok daha başka bir şey" demekten de çekinmemişti.
Büyük futbol filozofu Lilian Thuram ise, belki genç yaşta değil ama olabileceğinden erken bıraktı, bu oyunu... Maldini 40 yaşında top sürerken onun da oynaması gerekirdi. 36 yaşında, Barcelona'dan ayrılmak ve ülkesine dönmek üzereyken, kalp hastası olduğu tespit edilen Fransız oyuncu, şayet futbolu bu nedenle bırakmamış olsaydı, kendisini bu sezon Paris Saint Germain'de izleyebilecektik. Şimdilerde O'nu tekrar sahalarda görme ihtimalimiz yok ancak, belki politikada olabilir.
Ole Gunnar Solskjaer; o futbolun bebekyüzlü katiliydi. Ancak kimse onun böyle bir sonla futbola veda edeceğini aklına getirmezdi. Manchester United'ın süper yedeği çok kez sakatlıkla boğuştu, çok kez atlattı ancak sonuncusunu kaldıramadı. Sıkıntılı giden bir maçta Solksjaer sahaya girmeden United taraftarı için maç bitmezdi. Sakatlıklar onu da, 33 yaşında daha atacak çok golü varken formasından kopardı. Şimdilerde United rezerv takımının başında olan Solksjaer'in erken vedasına sadece rakip savunmalar ve ismini telaffuz etmekte zorlanan spikerler sevinmişti...
Ve 'talihsiz bir sakatlık' deyince akla gelen ilk isim: Marco Van Basten. Futbolun geçirdiği her evrimin, her sistemin, her maçın oyuncusuydu, O! Öyle olmaya da devam edecek. 80'lerde yapılan mahalle maçlarında 10 çocuktan 9'u onun gibi olmaya çalışırdı. Herkes sakatlıkları aşıp, geri gelmesini bekledi. O da tam 2 yıl sabretti ama olmadı. Belki devam etseydi Raul, Şampiyonlar Ligi'nde O'nun gol rekorunu kırmaya çalışacaktı. Milan 17 kez değil de belki 20 kez şampiyonluğa ulaşmış olacaktı. Dünya futbol tarihi O'nun sakatlığıyla tamamen değişti...
*Bu metin 17 Şubat 2009 yayınlanan 'Gol' programı için yazılmıştır.
11 Mart 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder