23 Mayıs 2008 Cuma

BU BİR 'TARAFTAR' YAZISIDIR

Elif DURGUN

Satırlarıma başlamadan önce uyarayım; bu taraflı bir yazı değildir, sadece bir “taraftar” yazısıdır.
Yine başka bir tribün ritüelini yaşamak üzere, geç kalınmış bir Cuma akşamı biletix’in internet sitesindeyim. Aklımda alelacele gitmeye alışık olduğum “telsim tribünü”nden bilet almak var. Bütün tribün blokları önümde, ancak “telsim” yazan bir tribün seçeneği yok. Ancak başka bir seçeneğim var “. tribünü” yazıyor. Evet yanlış yok; “nokta işareti ve tribünü”. Sitenin görüntüleme seçeneğinde bir problem var deyip, bu garip isimli tribünün, telsim tribünü olacağını varsayarak bileti alıyorum.
Cumartesi günü. Havanın ve muhabbetin güzelliğine kapılarak maç saatinden önceki vapura zar zor yetişebildik. Maçın başlamasına 15 dakika kala biletleri gişeden alan fedakar arkadaşımızla buluştuk. Migros Tribünü’nün girişindeyiz. Bilet Migros Tribünü’ndenmiş meğer. Çoluk çocuk genç yaşlı turnikeleri bekliyoruz ve artık sıra bizde. Görevli arkadaşımız bileti okutuyor ama geçemiyoruz. Bu sırada biletin ön yüzüne dikkatli bakmadığımızı belirtirim.
Tribünümüz Migros, kapı numaramız 36. Biz 38-39-40-41 numaralı kapılardayız ama giremiyoruz. İlk kez böyle bir şey yaşıyorum ve kulübüme konduramıyorum. 36 numaralı kapı aşağıda, arada büyük bir demir bölme ve önünde polisler var, geçişimize izin verilmiyor. Ben de düşünmeye devam ediyorum. Cumartesi sabahı, bir gazeteci büyüğümüzle beraberdik. Güzel bir sohbet yaptık, kendisinin “koyu bir Galatasaray taraftarı olmasından mıdır?” bilinmez, Türkiye’deki statların durumundan ve Avrupa’dakilerin güzelliğinden bahsediyordu. Ben de içimden “hocam keşke bu kadar kati konuşmasaydınız, Kadıköy’de böyle bir stat var” diye geçiriyordum. Ben ustaya karşı bunu düşünüyordum, ama yalanmış meğer, şu yaşadığımız eziyete bak! Bu sırada hala biletin ön yüzüne “dikkatli” bakmadığımızı belirtirim.
36 numaralı kapıya ulaşmak için dünyanın yolunu gidiyoruz, derenin yanından geçiyoruz ama bir ıstırap. Hava sıcak, derenin kokusu keskin ve öldürücü. Otoyola çıkıyoruz, bariyerlerden atlıyoruz tam bir rezillik. 36 numaralı kapı önümüzde ama giremiyoruz, tekrar otoyola çıkmamız köprü altlarından geçmemiz, yine bariyerlerden atlamamız gerek. Ancak bir terslik var 36 numaralı kapıda herhangi bir kalabalık yok oysa stadın etrafı insan kaynıyor. 5 dakikamız kaldı. Kapıya ulaştık. Sonra bir soruyla kendimize geliyoruz: “Amirim bu çocukları içeri alalım mı?” Neden ve nasıl almayacaksın yahu? Kendimize gelip, sonunda bilete bakıyoruz ki. Üzerimizde çubuklular, elimizde “rakip taraftar” biletleri.

Geçen haftalarda Ankaraspor’un Fenerbahçe taraftarına uyguladığı fahiş bilet fiyatı uygulamasını eleştirmiştim. Bu sırada dostlarla konuşurken rakip takım tarafından bilet almanın neredeyse artık alışılan bir şey olduğunu, stat görevlilerinin de sonradan taraftarlar arasında çıkacak bir kavgadan başlarının ağrımamaları için tribünler arası geçişe izin verdiklerini duymuştum. Ama başıma böyle bir şey gelmemişti.
Ben turnikeden geçerken hem gülüyor hem de (görevli ağabeylerimize göre) anlamsız sorular soruyordum: ‘Geçebilecek miyiz yani, bir sorun olmayacak mı?’ Şükrü Saraçoğlu’nun bilet fiyatları arasında bir standart var dolayısıyla biletin yanlış alındığı belli. Güleryüzlü ağabeylerimiz bizi içeri alıyor. Tam da seremoni bitimine ve klasik ritüellerimizden biri olan başlama vuruşunun geri sayımına yetişiyoruz; 10 – 9 – 8…
Şunu anladım ki; Fenerbahçe Spor Kulübü muhteşem bir olaya imza atmış yine. Eziyet anlarında düşündüğüm her şey yersizmiş. Rakip takım taraftarını böylesine koruyan bir kulüp daha görmedim. Yani rakip takım taraftarlarına, değil dokunmak yanlarından bile geçemezsiniz. Öyle ki en rahat giriş çıkış yapan taraftarlar kendileri oluyor Şükrü Saraçoğlu’nda. Temennim, tüm stadyumlarımızda böyle uygulamalara geçilmesi. Geçmişimiz bu konularda karanlık sayfalarla dolu çünkü… Maçka Park’ında hem cinsleri tarafından tecavüze uğrayanlar, Mecidiyeköy’de bıçaklananlar, Ankara’da trenden inip dayak yiyenler… Bir kez daha tebrikler Başkan ve Fenerbahçe Spor Kulübü yöneticileri ve tabi Kadıköy’de rakiple yan yana dolaşabilmeyi başaran Fenerbahçe taraftarı.
(Biletix’e ufak bir tavsiye, rakip takım tribünüyse “rakip takım tribünü” diye yazabilirsiniz belki, nasıl olur?)

(Bu yazı 29 Nisan 2008 tarihinde amatör küme adlı blogda yayımlanmıştır.)

2 yorum:

Sencer Yücel dedi ki...

talihsizce gibi ama çok kötü sayılabilecek bir durum değil. biraz zahmet çektirse de mutlu eden bir anı olmuş anlaşılan. hoşuma gitti açıkçası.

İsmail Sözeri dedi ki...

Sevgili kuzenimin biricik kızı Elif o gün şanssız bir günündeymişsin ben de aynı gün maraton trübünü f bloktaki koltuğumun üstünde bir adamın hoplayıp zıpladığını görünce başka bir yerde izledim maçı neyseki kazandık ntvsporda da çok başarılısın seninle gurur duyuyoruz başarılarının devamını diliyorum.