23 Mayıs 2008 Cuma

TRİBÜN AŞKI

Elif DURGUN

Şu koca dünyada varsa varsa 3 aşk var… Ana aşkı, vatan aşkı ve tribün aşkı… En hakiki olanları… Nasıl bu denli ‘köşeli’ yazabiliyorum? Çünkü kendimden yola çıkıyorum. Aslına bakarsanız bu satırları bana yazdıran geçen gece denk geldiğim bir televizyon programı. Gecenin körleştiği bir vakit denk geldim. Taraftarları anlatan, onlara yer veren bir programdı. Program, Avrupa’nın bir yerinden görüntüler getirdi evlerimize.
Kendimi bir an vatanımdan ve annemden ayrı, gurbette düşündüm. Bu bile nefessiz kalmama yetti. Mecburmuş gibi düşündüm kendimi, gurbette yaşamaya. Yaşam mücadelesi dedim, sürgün dedim vs. Zaten ne söylerdi o özlü veciz: Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz. Hem ana aşkını hem de vatan aşkını böylesine iyi anlatan bir deyim var mıdır? Sanmam. Sonra o programda rastladığım ‘gurbetçi’ yurttaşım yerine koydum kendimi. Babamın, küçükken beni götürdüğü maçlarla renklerine vurulduğum, sonraları ‘futbol kahramanım’ olan adamla bu spora aşık olduğum, arkadaşlarımla tribününde çılgınca coştuğum, eğlendiğim ve ağladığım takımımdan ayrı düşündüm kendimi.
Gurbetteyim, anamdan, vatanımdan ve takımımdan ayrıyım. Kendime acı çektirmeye devam ediyorum, düşündükçe. Abartıyor muyum? Sanmam. Çünkü tribün ritüelini yaşamak bambaşka bir şeydir. ‘Anlatılmaz, yaşanır’ gibi bir klişeye yer vermek gerekti yazıda. Ama ben şöyle bir ek de yapayım; aynı zamanda ‘anlaşılmaz’ da. İnsanlara hak vermek gerek. Devam edelim: Siz o renklerin, o renkler de sizin bir parçanızdır tribünde.
Kendimi gurbette bir tribüne atamaz mıyım? Atarım elbet ama her yaşıma şahit olan ‘o’ tribünler, o renkler gibi olur mu? Teknoloji gelişti, uydu muydu televizyondan izleyeceğiz artık takımının maçlarını. Tabi ama ne kadar merhem olacak içimdeki tribün hasretine. Tanımadığın adamlarla bir arada sevindiğin, belki oralarda tanıştığın adamlarla bağırmak…
‘Aşk’ hadisesinin alışmış ‘tamamlayıcısı’ sevgili de aranır gurbet ellerde derseniz… Sanmam. Hemen yeni birileri girer gönlünüze. Ama yeni bir anne, yeni bir vatan peki yeni bir takım. Elbette severseniz gittiğiniz yerlerde bir kulüp, bir futbolcu vs. Hatta gitmeden bile! Yok mu İspanya’dan desteklediğiniz bir takım.
Neyse… O gurbetçi yurttaşın 2008’de takımıyla, yaşadığı yeni şehirde buluşacağını düşünür müydü? Şans işte takımını gurbette desteklemeyi de gösterdi kader ona. Her hafta aynı ritüeli yaşayamayacak olsa da bir an yıllar süren hasretini dindirdi o hafta.
Özetle efendim futbolu sözde değil özde severiz de, tribünde olmak bambaşka bir duygudur. Tüm “tribün taraftarlarına” selam olsun…

(Bu yazı 25 nisan 2008'de amatör küme adlı blogda yayımlanmıştır.)

Hiç yorum yok: