9 Mart 2009 Pazartesi

BİR KOLTUĞA İKİ KARPUZ SIĞDIRANLAR

Elif DURGUN

Teknik direktörler… Her ne kadar kurmaylarıyla yaşıyorlarmış gibi görünseler de, onlar "yalnız" adamlar…
Mutlu günlerde omuzlara alınıp, havalara atılıyor olsalar da, kötü günlerin etkilerini daha sert hissederler üzerlerinde. Belki de bu yüzden bazıları, yaşanacak olası kötü günleri de hesaba katarak kollarına bir bilezik daha takmışlar. Çoğunluğu ölene kadar futbolla uğraşacak gibi görünse de bazılarının gönlünde başka şeyler de yatıyor.
Bakın dünyaca tanınan, Avrupa'nın en başarılı teknik adamları futboldan başka nelerden anlıyor...
Arsen Wenger / Mühendis ve Ekonomist: Arsenal'in oynadığı teknik ve taktik oyun herkese parmak ısırtıyor, tabi bir de Arsen Wenger'in futbolcuları çok genç yaşta keşfetme yeteneği… Transfer zamanı paranın su gibi aktığı, Premier Lig'de, o -tabi ki- rakiplerine oranla az parayla, çok ve büyük işler çıkarmaya çalışıyor. Belki de bu yeteneği O'na yaptığı ekonomi masterının bir hediyesi... 59 yaşındaki Fransız teknik adam, doğduğu Strasbourg'dan 2 yıllık Mulhouse macerası hariç 32 yaşına kadar hiç ayrılmamış. Yaşadığı şehrin ve Avrupa'nın en ünlü üniversitelerinden, Robert Schuman Üniversitesi'nde önce mühendislik okuyan Wenger, ardından bir de ekonomi masterı yapmış. Bu arada wenger'in üniversite masraflarını amatör kulüplerde oynarken kazandığı paralarla karşıladığını da özellikle vurgulayalım.
Rafael Benitez / Psikoloji: ispanyol teknik adamın 2. işini söylediğimizde Liverpool adına kafanızda bazı şeyleri daha da netleştirmişsinizdir herhâlde. İyi bir şampiyona takımı olduğu artık herkes tarafından bilinen İngiliz ekibinin, oynadığı maçlara nasıl bu kadar konsantre olduğunu şimdi daha iyi anlıyorsunuzdur. Madrid'li orta sınıf bir ailenin çocuğu olan Benitez'in futbol yeteneği küçük yaşta keşfedilip, Real Madrid altyapısına gönderildiyse de, o okumayı da ihmal etmemiş. Madrid Teknik Üniversitesi'nin Spor Fakültesi'ne kayıt olan Benitez yine aynı ünversitenin psikoloji bölümünü de bitirmiş. Okulda oldukça zaman geçiren Benitez, sonrasında bunun karşılığını İspanya'nın ulusal üniversite takımında forma giyerek almış.
Jose Mourinho / Çevirmen: O, aslında hep futbolcu olmak istedi. Hatta bunu bir ara başarır gibi oldu. Ancak sonunu getiremedi. Jose Mourinho'nun çevirmen olmadığını artık bilmeyen yok. Ancak Portekizli teknik adam profesyonel olarak bir yerde forma giyememiş olsa da, başarısı kesinlikle futbol tutkusuna bağlı. Baba Felix Mourinho, Belenenses ve Setubal'de forma giymiş, sonrasında da Rio Ave'nin teknik direktörlüğünü yapmış eski bir kaleci olunca, oğul Mourinho'nun da babasının izinden gitmesi kaçınılmazdı. Önce Belenenses altyapısına giden Mourinho, sonrasında babasının koçluk yaptığı sıralarda Rio Ave'de antremanlara da çıkmış ancak profesyonellik lisansını alamamış. Tabi bunda annesinin kendisiyle ilgili başka planları olması da varmış. Annesinin iş adamı olmasını istediği Jose Mourinho, ailesini kıramayıp okula kaydını yaptırsa da ilk günden orada olmak istemediğine karar vermiş ve Portekiz'in büyük beden eğitimi okullarından birinin yolunu tutmuş. Sonrasını zaten biliyorsunuz, parlak bir okul hayatından sonra, Lisbon'a gelen Bobby Robson'ın tercümanlığı ve sonunda şampiyonluklar, kupalar ve daha birçok şey.

Slaven Bilic / Müzisyen: Futbolculuğunda da asiliği ve hırçınlığıyla bilinen Slaven Bilic, 39 yaşında Hırvatistan Milli Takımı’nın başına geçmeyi başararak ‘en genç teknik adam’ ünvanını da aldı. Enerjik kişiliği, dövmeleri ve kulağındaki küpesi O'nu medyatik bir figür haline getirse de O, bütün bunları içinden geldiği için yapıyor. Tabi ki müziği de… ‘Rawbau’ adlı bir rock grubunun üyesi olan Slaven Bilic, Euro 2008 öncesi takımına bayağı bir moral vermiş hatta öğrencileri için "alevli çılgınlar" adını verdiği özel bir şarkı bile yapmıştı. Hırvatistan'ın Euro 2008'deki başarısı bu şarkıdan ötürü müydü bilinmez ama Bilic futbolla olan ilişkisini kesse bile Avrupa'da popüler olmaya devam edeceği kesin.
Jurgen Klinsmann / Fırıncılık: Herhâlde en çok Klinsmann'ın ikinci mesleğine şaşırdınız. Önce Almanya Milli Takımı ardından Bayern Munich'in başına geçen 44 yaşındaki genç teknik adamın ikinci mesleği aslında bir aile yadigârı. Annesi ve erkek kardeşi hâlen soyadlarını taşıyan fırının başında duruyor. Ancak onlar fırın için herhangi bir reklam ya da pazarlama organizasyonuna girişmese de zaten ‘Klinsmann’ soyadı fırının tanınmasına büyük katkı sağlıyor. Özellikle Almanya'da düzenlenen son Dünya Kupası’nda turistlerin akınana uğrayan ‘Klinsmann fırını’ Stuttgart'ın banliyölerinden Botnang'da bulunuyor. Bakalım Jurgen Klinsmann emeklilik döneminde ailenin diğer üyeleri gibi fırını işletmeye devam edecek mi?

1 yorum:

Turgay Keskin dedi ki...

Klinsmann asıl mesleğine geri dönebilir artık. Bayern Münih'te gösterdiği performansı tekrarlarsa iflas edebilir; oradan da kardeşleri kovar zaten.