19 Ocak 2009 Pazartesi

GEMİYİ EN SON KAPTAN TERK EDER

Elif DURGUN

Dünya futboluna da yön veren Avrupa'nın köklü kulüplerinin sahadaki yükü yıllardır aynı isimlerin üzerinde. Real Madrid'in, Liverpool'un ya da Milan'ın kaptanlık pazu bandı yıllardır aynı isimlerin kollarında... Hatta öyle ki, kulüplerinin simgesi olan bu isimlere çoğu zaman transfer teklifi bile götürülemiyor.
Örneğin Puyol'suz Barcelona, direksiyonsuz bir arabaya benzediği için, maç günleri Guardiola'ya maçın ilk 11'i yerine Puyol'dan geriye kalan 10 kişiyi açıklamak düşüyor...
Ya da Milan, Milan’ı Berlusconi'den bile daha çok seven Paolo Maldini'nin 3 numarasını, O’ndan sonra bir başkasına vermeyi düşünmüyor.
Romalılar ise Totti'den sonrasını karamsarlıkla düşünüyor.
Dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü oyuncularını kadrosuna katmış olan ve katmaya da devam eden Real Madrid de, kaptanlık pazu bandını oyuncularının aklını başına getirmek için değil de, aklı zaten başında olan, takımın simgesi haline gelmiş oyuncuları Raul Gonzales ve Iker Casillas'a veriyor.
İsmini saydığımız tüm bu yıldızların adına birer kitap yazılabilir.
Ya da Steven Gerard'ın… Köklü kulüpler yıldızlarının yaşlanmasını beklemez, kaptanlığa layık görmek için. Tıpkı Gerrard gibi henüz 23 yaşındayken bu görevi verebilir. Takımınızın başında, Jose Mourinho gibi futbolu gerçekten seven ve Avrupa'nın diğer ucundan gelmiş bir teknik adam da olsa, gözünü Chelsea ile açmış John Terry'den başkasını kaptan olarak görmeyebilir. Dahası hem Capello hem de Scolari, Terry'nin futbol adamlığına övgüler yağdırmaya ve kaptanlığına saygı duymaya devam edebilir.
İsmini saydığımız tüm bu yıldızların ortak özellikleri, futbolu başladıkları kulüplerde ve anavatanlarında yapıyor olmaları. Tabi bir de milli takımlardaki tartışılmaz istikrarları.
Ama kaptanınız her zaman sizden biri olmayabilir. Futbol global bir oyun ve dünyanın öbür ucundan biri takıma bazen çok şey katabilir. Tıpkı Lyon'un emektar oyuncusu Juninho ya da Bayern Münich'in Hollandalısı Van Bommel gibi.
Kaptan sadece zaferle dolu iyi günlerde değil, dibe vurulan kötü günlerde de kaptandır… Tıpkı 34 yaşında sanki 24 yaşındaymış gibi oynayan Del Piero gibi, yani takımı 2. Lige düşürülse de gelen onca teklife rağmen bırakıp gitmeyen Del Piero gibi.
Kısacası, gemiyi en son kaptan terk eder... Kaptan her zaman sahadadır... Yeri geldiğinde takımın "ağabeyi" rolünü üstlenir...
Köklü kulüp olmak demek, bu oyunu sayısız yıldız oyuncuyla oynamanın ya da transferleri 8 haneli milyon eurolar ile yapmanın yanında, futbolun yazılı olmayan bu prensiplerine de saygı göstermek demek. Her türk futbolsever, bu prensibe sahip Avrupalı kulüplerin kaptanlarını bir çırpıda sayabilecekken, maalesef ülkemizdeki kaptanları yeterince tanımıyor... Aslında takip ya da tahmin edemiyor da diyebiliriz...
Acaba birgün Avrupa'nın bir parçası olan ülkemizde de takımlarıyla yaşlanmış kaptanları bir çırpıda sayabilecek miyiz?

Hiç yorum yok: